Gazeteci-yazar Murat Yetkin, ABD Başkanı Donald Trump ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin‘in dün Alaska’daki görüşmesini İkinci Dünya Savaşı sonunda 1945’teki Yalta Konferansı’na benzetti. Yetkin, ABD Başkanı’nın “seksen yıl önce Yalta’da olduğu gibi Rusya ile el sıkışmadan yeni bir küresel düzen kursa da yaşatamayacağını düşündüğünü” yazdı.
Yalta Konferansı’nda ABD, Sovyetler Birliği ve İngiltere’nin savaş sonrası uluslararası ilişkilerin çerçevesini çizdiklerine işaret eden Yetkin, “Seksen yıl sonra ABD ve SSCB’nin dağılışıyla kurulan Rusya Federasyonu’nun liderleri, bu defa Rusya’nın Ukrayna’ya savaşını durdurması koşullarını görüşmek üzere, ABD ile Rusya sınırlarının birbirinden yalnızca Pasifik Okyanusunu Kuzey Kutbuyla birleştiren Bering Boğazıyla ayrıldığı Alaska’da buluştu,” ifadelerini kullandı.
En büyük kazanan Putin, en büyük kaybeden AB
“Artık sürdürülemeyen Yalta Konferansı düzeninin Alaska Zirvesiyle bittiğini söylemek mümkün.
Trump-Putin zirvesi bir küresel paylaşım toplantısı saymak da mümkün.” diyen Yetkin, en büyük kazananın Putin olduğunu savundu. Yetkin, zirveyle “uluslararası yasaklamaların, mevcut ABD Başkanı tarafından kırmızı halıyla karşılanarak geçersiz kaldığını” ifade etti ve en büyük kaybedenin Avrupa Birliği olduğunu belirtti.
Trump’ın “ABD’nin siyaseten kaybını kendi siyasi kazancına çevirdiğini” yazan Yetkin, ABD Başkanı’nın “seksen yıl önce Yalta’da olduğu gibi Rusya ile el sıkışmadan yeni bir küresel düzen kursa da yaşatamayacağını düşündüğünü” yazdı.
Ankara erken sevindi
Ankara’nın liderler zirvesine ev sahipliği yapmak için “erken sevindiğini” savunan Yetkin, “Trump’ın böyle bir adımın başarısını kimselerle paylaşmaya niyeti olmadığını kabul etmek istemediler,” dedi.
“Alaska ile kapandığını varsayabileceğimiz Yalta Düzeninin yerine ne kurulacağı henüz belli değil,” ifadelerini kullanan Yetkin, “Ancak bu yeni düzenin çıkış noktasının da tıpkı Yalta gibi güç politikaları olduğu açık. Güç politikaları ağır bastıkça hak ve özgürlükler geriler. Tıpkı silahlanmaya ayrılan paranın artmasıyla sosyal güvenliğe ayrılan paranın azalması gibi,” diye yazdı.
